İman ve Kur'ân'a Adanan Bir Ömür | PENCERE
Hayrat Foundation Hayrat Foundation
268K subscribers
9,163 views
766

 Published On Mar 23, 2024

Sene, 1896’yı göstermektedir. Van Valisi Tahir Paşa elindeki gazeteden şu haberi okur: “Bu, İslâmların elinde kaldıkça, biz onlara hakikî hâkim olamayız, tahakkümümüz altında tutamayız. Ya Kur’an’ı sukut ettirmeliyiz veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız.”
Haberi dinleyen Bediüzzaman Hazretleri hiddetle ayağa kalkar ve sert ses tonuyla “Ben, Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez ebedi bir mucize olduğunu dünyaya ilan edeceğim” der.
Devam eden günlerde, memleket sathında, gazete haberindeki tablolar görülmeye başlar. Din eğitimi yasaklanmış, iman ve İslâmiyet aleyhinde propagandaya girişilmiş, inananlar büyük bir şiddet ve baskıya maruz kalmış, dinde reform adı altında İslami şeair ve esaslar değiştirilmeye, Avrupaî bir toplum oluşturmak için pek çok cebrî icraatlar topluma dayatılmaya başlanmıştır. Yani memlekette büyük manevi bir tahribat yaşanmaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri gazete haberine verdiği tepkiyi burada da sürdürmüş, bütün mesaisini iman ve Kur’an hizmetine sarf etmiştir. “Kur’an’ın surları yıkılmıştır. Bütün hücumlar Kur’an’adır. İmanı kurtarmak zamanıdır...” diyerek imanın takviyesine çalışmış, yirmi üç sene zarfında Kur’an’dan aldığı ilham ve Allah’ın inayeti ile yüz otuz risale yazarak mühim iman ve Kur’an hakikatlerini, en muannide karşı da en parlak surette ispat etmiştir.
Telif ettiği Risâle-i Nur eserleri, ümidin kesildiği, kıyametin beklenir olduğu o dönemde, kendi ifadesiyle, tabiattan gelen küfür fikrini dirilmeyecek bir surette öldürmüş ve küfrün belini kırmıştır. Hakikat noktasında ve ilmen küfre karşı kesin bir zafer kazanmıştır.
Bu fikrî galebenin toplum hayatındaki etkileri gün geçtikçe kendisini göstermiş, 1950’ye kadar süren manevi gerilemenin ardından, dinî hayat yeniden güçlenmeye başlamıştır.
Üstad Bediüzzaman’ın 1925-1950 yılları arasında üç defa hapis yatmasına, sürgünlere gönderilmesine, defalarca zehirlenmesine, sürekli bir baskı ve gözetim altında tutulmasına rağmen, Nur Risâleleri, kahraman talebeleri vasıtasıyla, Kur’ân harfleriyle ve el yazısı ile gizlice çoğaltılarak memleketin her tarafına ulaştırılmıştır. Evler birer nur medresesi olmuş, her bir Nur Talebesi evini açarak, küçük büyük demeden, insanlara Kur’an kıraati ve yazısı talim edilmiş, Risâle-i Nurlardaki kuvvetli iman dersleri ve ehl-i sünnet itikadı doğrultusunda bir şuur verilmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri Kur’an’ın hakikatlerine gösterdiği hassasiyeti harflerine de göstermiş, bin yıllık kültürümüzle bağımızın kopmamasını temin etmiştir. Günümüzde Osmanlı Türkçesi yani Kur’an harfleriyle yazıp okumamızda Üstadın, eserlerinin ve talebelerinin emeği büyüktür.
Bugün İslâm dünyasının pek çok ülkesinde Risâle-i Nur ve Bedîüzzaman Hazretleri hakkında çalışmalar yapılmakta, mühim bazı İslâm âlimleri Risâle-i Nur ve Bedîüzzaman Hazretleri'nin tanınması için ciddi çabalar sarf etmektedir. Müslüman dünyanın Nur Risalelerine ne kadar çok ihtiyacı olduğu vurgulanmaktadır.
“Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Sizler İnşallah cennet-âsâ bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaklar.” diyerek bizleri müjdeleyen Üstad Bediüzzaman Hazretlerini, vefatının 64’üncü sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle yad ediyor, eserlerinden ve bıraktığı manevi mirastan hakkıyla istifade edebilmeyi Rabb-i Rahimimizden niyaz ediyoruz.

© Hayrat Vakfı
🏠 http://www.hayratvakfi.org
📺 http://www.hayrat.tv
🔊 http://www.hayratmp3.com

🌍 Sosyal Medya hesaplarımız:
  / hayratvakfi  
  / hayratvakfi  
  / hayratvakfi  

show more

Share/Embed