"Bu 'siber saldırı' da bir ‘kılıç gösterisi'dir"
Star Gazetesi Star Gazetesi
35.4K subscribers
169 views
4

 Published On Sep 19, 2024

"Bu 'siber saldırı' da bir ‘kılıç gösterisi'dir"

Star Gazetesi yazarı Selahaddin Eş Çakırgil yazdı...

Lübnan'da, 'çağrı cihazları'nın ve diğer 'telsiz cihazları'nın patlatılması dünya gündemine şoke edici bir dehşetli hadise olarak oturdu, tabiatiyle.. 'Çağrı cihazları'nı yeni nesiller bilmez; 35 sene öncelerde, henüz 'cep telefonu' geliştirilemediği dönemde, 'çağrı cihazları' geliştirilmişti ve irtibat kurulacak kişilere verilen 'çağrı cihazı'yla konuşulamasa da; o cihazla, muhataba, 'Beni ara..' mesajı verilebiliyordu.

7 Ekim 2023'deki 'Aqsâ Tufanı', nasıl ki, Siyonist İsrail rejiminin aşılamaz- geçilemez sanılan bütün savunma sistemlerini bertaraf ettiyse, Siyonist düşman da boş durmadı, son 'siber saldırısı'yla rövanşı almaya kalkıştı; cep telefonları yoluyla da yapılabilecek teknik saldırıların daha kolay ve ilkel olanını sahnelemek imkânından faydalanarak..

Aslında, Lübnan Hizbullah Teşkilatı'nın lideri Hasan Nasrullah'ın, bir tedbiri düşünürken , 'temkin hatası' yapmasından kaynaklandı, bu saldırı imkânı.. Şöyle ki, Şubat- 2024'de yaptığı bir konuşmada, cep telefonları aracılığıyla bütün konuşmalarımızın dinlenmesi ve bulunduğumuz yerlerin belirlenmesi imkânı olduğundan, bu telefonları kapatıp, bir yere gömme tavsiyesinde bulunurken, bunun yerine, o gelişmiş imkânlara sahib olmayan 'çağrı cihazları' kullanılmasını emrediyordu, teşkilatına..

Farkında olmadan, orada açık verilmişti. Nitekim, artık pek kullanılmayan ve elinde kalmış o 'çağrı cihazları'nın üreticisi olan Taiwan'dan - Siyonist İsrail rejimiyle güyâ hiç ilgisi olmayan'- bir takım kişiler veya şirketler o cihazlardan bol miktarda Macaristan'da bir şirket satın almışlardı, sessiz-sadâsız.. Ve o kişi veya şirketlerin Siyonist rejimle bir ilgisinin olduğu anlaşılamamıştı..

Yani, aslında çok karmaşık olmayan, sâde bir operasyon kurnazlığı sergilenmiş..

Ve Nasrullah'ın teşkilatındaki etkili isimler artık bu 'çağrı cihazları'yla haberleşiyorlardı.. Kendilerine gelen mesajlardaki numarayla, sâbit veya ankesörlü denilen telefonlarla irtibat kuruyorlardı. Bilinmiyordu ki, bu cihazların batarya sistemine müdahale ederek patlatma imkânı daha kolay.. Her ne kadar aynı tehlike cep telefonları için de söz konusudur, ama, bu devirde, cep telefonu kullanmayıp bu çağrı cihazlarını kullananların da özel kişiler olduğu anlaşılıyordu.. Nitekim, çok basit ve ucuz bir yöntemle, tasavvur edilemez hedefler vurulabildi..

Evet, hırsız evin için içindeyse, dışardan kilit vurmanın tedbir olmadığı konusu..

Ya da, 'Su uyur, düşman uyumaz..' atasözündeki ikaz..


Açıktır ki, bu konu üzerinde dünya çapında çok büyük tartışmalar ve de gelişmeler devam edeceğe benziyor. Biz bu konuya bu kadarca değindikten sonra, çok önemli bir iç meseleye de değinelim:


Harp okulundan mezun olanların topluca okudukları yeminden sonra, söz konusu yüzlerce teğmenin, dağılma sırasında, kendi aralarında, resmî bir tarafının olmadığı bilhassa belirtilen ve -üstelik de, harp okulundan birinci olarak mezun olan bir genç kızın en önde yer aldığı bir güç gösterisi yapıp, muhayyel karşıtlarına veya düşmanlarına kılıç göstermeleri ve - 'Biz, filânın askerleriyiz..' nâraları atmaları ve bundan 2 yıl öncelerde kaldırılmış olan ikinci bir yemin metnini okumuş olmaları, kenarından teğet geçilecek bir sıradan bir hadise değil iken..

Bu güç gösterisi ve kılıç çekmesi karşısında hangi çevrelerin nasıl ümitlere kapıldıkları, başta sosyal medya olmak üzere, değişik mecralarda yazılıp çizilenlerden de anlaşılıyordu. Ki, halkımız, o çevreleri, her 10-15 yılda bir nükseden darbe hastalıklarının hecmelerinden dolayı biliyordu.

Bu durum karşısında, tabiatiyle, Başkomutan da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta yaptığı ve 'O kılıçları kime çekiyorsunuz? Kendini bilmezler temizlenecek..' sözleriyle, geniş kitlelere rahat nefes aldırdı ve hele de son 200 yıldır silâhlı güçlere musallat olan 'darbecilik virüsü'ne ve 'Yeniçeri Hastalığı'na musallat olan mâlum odakların hevesleri kursakları kaldı, denilebilir..

Ancak, sosyal medyada ve bazı gazete yazılarında, 'Başkan Erdoğan'a yapılan ve o genç teğmenlerin affedilmesi çağrıları hâlâ devam ediyor.

Değişik isimlerle paylaşılan çağrıların çoğunun aynı metinlerden ibaret olması da bir ayrı konu.. Benim 'e-mail'ime de gelen birçok ortak metinlerdeki şu cümlelere dikkat etmek gerekiyor:

'SAYIN CUMHURBAŞKANI TAYYİP ERDOĞAN.

Harbiyeli gençleri yargılama. Aşağıdaki çöl bedevisi Arapların dinini yargıla. Çünkü Harbiyeli gençler Atatürk' ü çok seviyorlar.

Bakın Atatürk ne diyor? 'Muhammed' in kurduğu Arap dini ne Türklere yaradı. Ne de Araplara...(...)'

SAYIN CUMHURBAŞKANI: HARBİYELİ, KILIÇLARI SİZE DEĞİL

BU AKIL VE DİNE ÇEKTİ.. (...)'

ESKİ BİR HARBİYELİ (...)'

Yazının tamamı için: star.com.tr

Bizi takip edin:
  / stargazete  
  / stargazete  
  / stargazete  
https://yaay.com.tr/star
Google News: http://bit.ly/3rasgko

show more

Share/Embed